17 Eylül 2013 Salı

eurobasket2013

geçmiş yıllardaki eurobasket tecrübemizden midir, tanjevicin dönüşünden mi yoksa açıklanan kadrodan mı bilinmez bu sene eurobaskette türk milli takımı elenene kadar izlemedim.. allahtan mucize bir galibiyet olmadı da ilk turda elendik, hem önümüze bakmak için bir parça umut doğdu (gerçi ne umudu, yunan ve ruslar duruken biz mi alacağız wildcard - yani uzun bir ara var toparlanmak için) hem de kalan maçları keyifle izlemek için bahane..

ilk tura bir göz atarsak aslında yalnız olmadığımızı göreceğiz, artık kimin bahanesi daha sağlamsa...
A grubunda Almanya B grubunda Makedonya ve D grubunda da Türkiye hayal kırıklığı yarattı; aksine belçika ukrayna letonya ve finlandiya turnuvanın yıldızları oldu da diyebiliriz. Almanyanın ümit vaadeden 89 jenerasyonu genç kadrosu fransa galibiyeti ile yaptığı büyük açılışı sürdüremedi ve belçika/ukraynanın hızlı temposuna ayak uydurmaya çalışırken kaybolup gitti. c grubu ise ev sahibi gruplarının son yıllardaki en kaymak örneğiydi, güle oynaya hatta oynamadan bir üst tura çıktılar..

ikinci raund, E grubunda, 90 jenerasyonu teodosiçsiz (ama ivkoviç üstatlı) sırbistan ilerlerken, tecrübeli litvanya ile şampiyonluk iddiasıyla ağır abilerini toplayıp gelen fransa yükseldi.. dördüncü koltuğu ise ilk turda belçika ikinci turda sırbistan galibiyeti bulunan ukrayna bileti kaptı..
kağıt üstünde ölüm grubu olarak değerlendirilebilecek F grubu ise çok zayıf geçti; türkiyenin grubundan çıkan 3 takımın grubu 3-6 bitirmesi - ki galibiyetlerin 2si her şeyin bittiği son maçlarda alındı - açıkça türkiyenin durumunun da ne kadar kötü olduğunu bir daha özetliyor.. dengesiz italya son yılların en savruk ispanyası ve dahi bir şekilde slovenya yürüyedururken kadro kalitesi ve zenginliği ile yunanistanın elenmesi üzücü..

şimdi gelelim çeyrek finallere..
ispanya açıkçası ikinci tur gevşekliğini sonuncu olup sırbistanı karşısına alarak ödedi - ya da zaten öyle istedi görünüyor.. tecrübeli ispanya pota altında krstiç ile marc sayesinde rahat eşleşip, dış şutlarda sırplarla aşık atacak, guard pozisyonunda ise birkaç fersah ağır basacak.. rahat bir galibiyet ile ispanya diyorum, ama ivkoviç usta oradayken nokta koymuyorum..
diğer 1/4 eşleşmesi olması gerektiği gibi, hırvatlar son sekizin tek gazozu ukraynayı köpürtecek hüpletecek gümletecek..
dragic bros'un slovenyası karşısında fransa güzel bir eşleşme, çok keyifli olacak.. her seken topun slovenlere armut gibi 15-20 hücum ribaundu olmadığı ve leblebi gibi üçlük atmadığı bir maçın başabaş geçmesini bekliyorum. ev sahibi avantajı da yabana atılmaz. bununla beraber euroleague tecrübesine karşı atletik nba kadrosu hücumda zorlanacak diye düşünüyorum. az farkla ve torpille fransa..
litvanya italya eşleşmesi de enteresan bir eşleşme.. bellinellinin zırvalamadığı bir maçta italya bir adım önde..

bu durumda fransa - ispanya ve hırvatistan - italya eşleşmelerinden bir hırvatistan - ispanya finali de bekliyorum.. yine yeniden belirtmek gerekirse türkiye ve yunanistanın şu tırt şampiyonanın devamını izlerken dudaklarını tırnaklarını kemirdiklerine eminim.. yazık oldi...

eJdeR

8 Eylül 2013 Pazar

olimpiyatları neden almamalıydık...

önce şunu söyleyerek başlayalım, bu kadar tırt bir zamanda alamadıysak hiç alamayız, neden mi; amerika ve asyadan sonra 2024te avrupaya dönecek olimpiyatta almanya gibi sağlam rakiplere karşı yarışacağız.. istanbulda olsa orada olmak için kendi çapında bir servet verebilecek bir sporseverin sözleri bunlar, muhalif partizan ya da koyun bir piyonun değil - ona göre düşünerek okuyalım.

sonra şuradan girelim; son anda falan kaybetmedik;  çatır çatır baştan kaybettik - arkadaş kazanmanın yolu kaybettiğini kabul etmektir, ki sonrasında kazanmak için eksiklerini göresin. şimdi size bal gibi bilip de pas geçtiğiniz bir gerçeği hatırlatıyorum; o çok iddialı programımız ile ilk oylamada bırakın japonya ile yarışmayı kendi ülkesinde protestolar olan hemen hemen tüm otoriteler tarafından yarış dışı görülen madrid ile berabere kaldık!!!! bu sırada japonya 42-26-26 ile farkı koymuştu zaten.. yooo hayır, ben buradan mesajı alıp itidalli olacak dediğim sayın türkish otoriteleri gaz pompalamaya devam etti ama ne oldu; ispanyanın çoğunluk oyları da japonyaya gitti.

her ne kadar olimpiyatın futbol seviyesinden baya bir ileride olduğunu bilsem de; dünya kupasının katara verilmesi (şike, rüşvet vs..) nedeniyle bir sürpriz olur mu diye bi tık umudum da yok değildi.. aam ioc halen ilkeleri üzerinden devam eden son yıllardaki organizasyonlardan referanslar alan bir kurum olduğunu bir daha gösterdi..

tanıtım filminden girecek olursak, ispanya ve japonya filmlerinde sportif aksiyon varken bizim filmimizin teması istanbula gelin su çok sıcak harika olucak tadında.. çünkü japonlar bu olimpiyat başvurusunun ön gerekliliğinin 2012de başarı olduğunu görüp jenerasyon programında ilerledi olimpiyatlarda japonları gördük ve bunu kullandılar.. biz ne yaptık armut gibi madalya topladığımız güreş ve halterde nal topladık, final kovalayan jenerasyon mu- tabi o da olur inşallah... bu konuyu yüzeysel bulanlar için rakamlarla taçlandırmak gerekirse;

(jpn-türk-isp sıralamasıyla)
        son olimpiyatta yarışan atlet sayısı 303-114-289
        son olimpiyatta madalya sayısı 38-5-17
        son dünya atletizm şampiyonasında yarışan atlet sayısı 41-10-41
        son dünya yüzme şampiyonasında yarışan atlet sayısı 51-21-69

son dünya atletizm ve yüzme şampiyonalarının tarihini bilmeyenler burada inebilir, ve müslüman ülkeye olimpiyat vermediler, sporu ve barışı yayma fırsatını kaçırdılar türküsüne fa minörden devam edebilirler..

doping açısından sıkıntısı olmayan bir ülkeye karşı doping ajansını yeni kurmuş ve temizliğe yeni başlamış (yakalanmış demek daha doğru aslında) bir ülkenin yes/no sorusu ile geçiştirebileceği bir platform değil olimpiyat malesef. tabi burada teknolojik öndeliğin faydası dopingi iyi gizliyor olabilirler diyenleri trenden atmadan önce söylemek istediğim bir şey var; oğlum bak git.. zira gizleyemeyeceğin dopingi yapmak sadece hırsızlık değil aptallık da göstergesi..

sportif açıdan en hafif tabirle vasat ama iddialı olarak değerlendirilebilecek bu adaylık psikolojisi, sosyo-politik yönden ise daha bir aciz ve yüzsüz; sanırım  hantallaşan siyasi yapı içeride yedirdiği her türlü dalavereden o kadar sarhoş olmuş ki, dışardıda da sallasa kapılacak sanıyor; g-20 zirvesinde amacı ne olursa olsun savaş kulisi yapıp olimpiyatları bölgeye barış için gelmesi için istemek; halen ülkenin birçok bölgesinde gençlere gaz sıkılmasını geçtim, gençler de kendilerini demokratik eylemlerle ifade edebiliyor kalıbını bir gelişmişlik bildirgesi tadında sunmak, en büyük artımızı her ne işe yaradığı henüz bilinmeyen ama bir türlü vazgeçmediğimiz iki kıtayı birleştirmek limitinde bıraktı..

ekonomik stabilitesini dış sıcak paraya endekslemiş bir ülkenin son on yılların en büyük yatırım planı ile gitmesi de şarkii bakış açısı ile gurur duyulacak bir şey olabilir ama batılı dünya düzeninde endişe ve korku vericidir. ulaşım ve altyapı eksiklerini halkı için giderememiş bir yapının 7 yıl içerisinde üstüne bir de yeni tesisler ile birlikte yapması pek inandırıcı değil malesef. binaların yapılması değil imkansız ve zor olan bunun ülkeye getireceği yüktür inandırıcılığı yok eden.. herseyi tastamam olan ingiltere 4 milyar civarında bir bütçe koyduğunda son fatura 13 milyar civarında ciro edildi; peki enflasyon 4,7 dolar kuru 1,9 olarak referans alınan mevcut türkiye hesabı şimdiden çakmadı mı dersiniz..

çok iyi yaptığımız şeyler de var tabi, p&r ya da göz boyamak, günlük hayatta kendine yer bulamayan engelli insanlarımızı temsilen engelli sporcumuz en önde girdi, sporcularımız protokolün en ön sırasında yer aldı, çok güzel balon fikirler; allah aşkına ödeneği olmadığı için inşaatlarda çalışan şampiyon sporcularımız var bu ülkede, engellilerin sosyal hayattaki rolünü hepimiz biliyoruz, hangi protokol sırasında kimlerin koltuk sevdasına düştüğünü de.. diğer tüm başlıklar gibi burada da söylenecek tek söz var; yemediler..

günümüz kamplaşmış türkiyesinde olimpiyat bile bir iç politika malzemesi yapılma yolunda başarı ile ilerliyor; işin enteresan tarafı beş olimpik dal bile sayamayacak canlar olimpiyatların alınması için borazan çalarken en ön sıralardan izlemek isteyecek adamlar karşı çıkıyor. işte bu bile olimpiyatı haketmediğimizi gösterir, henüz kendi insanını bile ikna edememişken (etme gerekliliğini görmemişken)  nasıl olurda dünya delegelerini ikna edebilirdin? yeri değil ama o çok sevdiğimiz suudların delegesi neden gelmedi acaba oylamaya, ya mısır delegesinin oyunu nasıl kaybettik, hatırlayan.. japonyada mart ayında gördüm olimpiyat arzusunu her yerde, bizde bir on gün öncesine kadar ne vardı? ya allah aşkına bu ülkenin spor bakanı yoldan kına yakın diye tweet atıyor, olimpiyat gibi büyük bir değeri nasıl emanet edersin ya bu adama..

kamplaşmadan daha da tehlikelisi yalaka insanlar; kaybedene kadar aklı selim kimse konuşturulmazken sunumlar boyunca inandırılmış bindirilmiş kıtaların goygoyunu izledik; japonyada fukuşima ile dalga geçip bize artı yazanlara canlı bağlanıp sormak istedim sinop ve mersini, ispanya sunumunu vasat bulanların suratını görmek istedim beraberlik sonrası.. tabi futboldaki başarısızlığı bile süzemeyen eleştiremeyen güzel insanımın sonuca bu durumda yorumu ne oluyor; gavurlar bize vermedi.. almanlar 2002 dünya kupasındaki yalan başarıyı görmezden gelip atılım yapmasaydı bu güzel jenerasyonları gelmezdi, biz ise görece haklı başarımızın mirasını yemeyi seçip almanların yetiştirdiği çocukları çalmakla övünüyoruz.. baskette 2001-2010 şampiyonalarında evsahibi pozisyonunda aldığımız başarıların yanından bile geçemedik daha da iyi kadrolarımızla, ödülü ne oldu, tanjeviç üstadı 2013te başa getirip 0-3 çekmek.. iddialı olduğumuz iki sporda bir hedefimiz sistemimiz başarımız yok nasıl olur da inanmamı beklersiniz 2020yi aldıktan sonra sporcu atılımı yapabileceğimize..

http://www.youtube.com/watch?v=pdQCNlU79vs

sevgiler..