13 Eylül 2011 Salı

12 dev adam..

12 dev adam için çok fazla yorum ve eleştiri yapıldı yapılacak, ama dünya ikinciliği titri, uh ah dev adam gazı, goygoy medya abartısı nedeniyle yükseltilen über beklentileri görmezden gelip daha sağduyu ile bakılması yerinde ve sağlıklı olacaktır..

neticede eksik kadrolu takımların yer aldığı bir dünya şampiyonasında değil tankları topları ile gelmiş takımların olduğu bir avrupa şampiyonasında oynadık..seyirci desteği ve kura şansı olan bir yoldan değil kura ateşi olan bir yoldan geçtik..

öte yandan bazı şeyler var ki, üstünde durmaz geçiştirilirse yarın öbür gün avrupa şampiyonası için eleme oynadığımız günlere döneriz.. kazakistan maçı aslında çok da kolay deildi gibisinden açıklamalar yapar bir seviyeye düşeriz..

teknik kadro:
orhun yetersiz demek benim boyumu aşar ama banvitte iyi niyetli çocukları yönetmek başka dev adamları yönetmek başka..

eskiden kalan belki de genlerimiz nedeniyle hep işe yarayan abi sistemi faydalı tamam ama göz göre göre oynayan çocukları abilerine kurban etmek başka.. takımı ekseriyetle kurtaran ivme katan enes ve emirin aldıkları süreler hazırlık maçı ciddiyetindeydi.. ayrıca semihin takımdan ayrılması konusundaki dedikodular da (hido ile kavga) pek yabana atılır değil, keza memo, serkan erdoğan gibi adamlar bu düzene uyum sağlayamadıkları için savruldular..

kadro konusunda genel geçer saygı duyarım ama baktım izzet türkyılmaz arkadaşım banvitte bile her maç oynamamış - ki aldığı süre tek haneli rakamlarda katkısı eser miktarda; gençler şampiyonasının yıldızı karşıyakanın süper starı furkanın yerine alınması komik ötesi.. amacımız 20 dakika/1,5 mio barış gibi zengin etmekten başka ne olabilir.. öte yandan, hadi doğus muamma barış hikaye de rotasyona girmesi için bile olsa yarı sakat sinanın yerine geçen yılın bir gerçeği olarak tutku açık düşünülemez miydi?

bir de şu tanjeviçten kalma "oynayan adamı" / "sıcak adamı" çıkarma olayı..bırakın artık lanet olsun..

son sözüm, ivkoviç son 3 saniye için çizdi oynattırdı 2 defa fransa maçında, canavar gibi.. o sırp maçının son 5 saniyesi için oyunumuz neydi be hocam, posttan yollamak diye bir oyun mu olur 5 saniyede..

kadro:
kişisel formsuzluklar ve hazırlık maçlarında gözlemlediğimiz gevşeklik dışında aslında çok büyük bir zaaf yoktu..

PG: kerem kağıt üstünde yaşlı ama tecrübeli, sık olmasa da kırılma anı isabetleri ile anı kurtarıcı, asistleriyle tatminkar; ender ise dış şutları ile bir tehdit ve keremi dinlendirecek bir unsurdu.. burada problem ikisinin birden vasat hatta kötü olduğu zamanların fazla olmasıydı.. % 35 ikilik ve % 20 üçlük ile ortalama 4 sayı 2,5 asist yaptıklarını söylesem, herhalde açıklamaya gerek kalmaz; ki hatırlatayım parker teo falan 7 lerde geziyor 15-20den aşağı atmıyor.. bildiğimiz ama daha çok dşğer pozisyonlara bıraktığımız diğer bir eksikleri delici ve karıştırıcı bir guard olmamaları..

SG: en büyük eksikliğimiz bence bu noktadaydı, istikrarlı olarak sayı tehditi oluşturacak bir oyuncumuz ve yedeği yok.. ömer savunmada öldürücü ama hücumda en az türkiyedeki kadar ballıydı %40larda ikilik ve %50 ye yakın üçlük isabeti ile etkiliydi.. yorulduğu anlarda ise destek alamadı..cenk akyol sanırım tamamen hazırlık maçlarında konuşturduğu yumuşak bileği sayesinde burada, ama yukarıda bahsettiğimiz devamlılık bırakın yüksek maçları cenkin hayatında yok, 5-6 yıldır hiç değişmedi gelişmedi cenk..

Forvet: hidayetten inisiyatif alma ya da ciddiyetsizlik konusunda bir sıkıntımız yok kutluay gibi, en çok top kullanan oyuncuya bunu söylemek haksızlık olur. eleştiri büyük oranda mental anlamdaki hatalarından olabilir, oyun görüşü ile övündüğümüz Hido, gereksiz anlarda hele hele şut moralimizin düşük olduğu anlarda hep 3lüğe çıktı ve 5/32 ile berbat attı (halbuki %54 ikilik attı).. delici karıştırıcı drive'lar beklerdik halbuki ondan, özellikle faul problemi olan oyuncular üzerinden.. onun yapmadığını emir yaptı, çocuk enine boyuna bakmadan girdi hep, zorladı sonuna kadar, emir dağıtıcı rolunden bitirici rolüne soyunduğunda aslında çakar ama bu sefer iyi de attı (%54 ikilik %42 üçlük -8/19 attı).. ama o da orhuna takıldı, 19 dakika süre aldı hidayetin 27 dakikasına karşılık aynı istatistikleri yaparak..Ersan başlarda kötüydü ama sonradan açıldı, tam da gereken maçlarda iyi oynadı sayılır, beklediğimiz geçen yılki kadar değildi ama idare etti.. enesi de bu kategoriye alabiliriz sanırım.. 2 yıl aktif pasif oynamayan 19 yaşındaki gencecik biri NBA drafta ilk beşten giriyor, twitterda gittiğim takımı playoffa taşırım diyecek kadar özgüven taşıyorsa zaten konusacak bir şey yoktur, adam oynatıldığı sürece momentum kattı takıma; ortalama 17 dakikada verilen 6 toptan 10 sayı çıkardı - buna göre oynatmayan ve oynatamayanlara sormak lazım ne iş yaparlar diye.. maçlarda biraz daha süre versek biraz daha topu ona indirsek ama öyle bomba gibi değil adam gibi asistle sanırım şu an başka şeyleri konusuyor olurduk..

Pivot: Sanırım herkes hesabını Ömer Semih rotasyonu için kurmuştur.. gerçi savunmada çok aramadık Semihi, düştüğümüz veya faul problemine girdiğimiz bir iki maç dışında, buralarda oğuz ve enes ile idare ettik.. oğuzun ağır kalması enesin ise kimi zaman kısa kalması zorlayabilirdi.. ama hücumda aramış olabiliriz yok aradık kesin.. çünkü pivotumuz sadece potaya vurarak sayı atabiliyor; beyaz adam pivotu turnike / hook falan atar aslında white man cant jump usulu ama bu onu bile atamadığı için nba'de bas oglum demişler.. onun dışındaki toplarda ya atamadığı ya da faul yapılarak durdurulduğu için 27/48 gibi berbat bir % var(aslında ömere faul yapmak centilmenlik dışı sayılmalı - resmen atamaz nasılsa diye kasit yapıyorlar), oğuzda bu rakam 15/16.. semih bu ikisinin ortası dersek defansta hareketli hücumda isabetli bir rotasyon yaratabilirdi..

Sistem:

futbolda hücum takımı olmakla övünen bir ülkenin basketbol kültürünün katenaçyo üzerine kurulu olması garip.. adam adama da yorulmak bilmiyoruz, iyi adam değişiyoruz, zona çabuk geçip adapte olup iyi basıyoruz; bu turnuvada da savunmada genelde hep istikrarlı gittik.. birkaç defa attığmız sayının sn sonrası turnike yedik, baya bir ekstra pas kaçırıp üçlük yedik ama her zaman maçı tutar bir defansif gücümüz vardı.. ikinci turun bütün maçlarını berbat yüzdelere rağmen hem de iyi şutor takımlara karşı 60larda tutmamız kelimeleri kifayetsiz bırakıyor.

Hücum için eskiden söylenecek bir kaç şey bulabiliyordum..genellikle oyun olarak sıkıcı sonuç olarak eğlenceli bir takımız hücumda, sıkı bir naumoski hucumu ile süre eritip sıkılan savunmanın kaçırdığı ekstra pasla ya da hatta süreyi eritenin şapkasından çıkardığımız üçlükle bitiyordu hücumlarımız.. emir ve enes ikilisi yeni bir soluk getirdi, emirin yaratıcılığı enesin 3 saniyedeki kendinden emin halleri oyunun temel taşlarını diğerlerinden alıp bunlara verirsek yeni bir soluk kazanabileceğimizi gösteriyor.. bu turnuvadaki berbat isabet oranından sonra bunun üzerine çalışmalı..

Serbest atış diye bir madde yok aslında sıradan bir takım için.. ama devlerin herbirinin içine SHAQ kaçınca mecbur oldu.. işin enteresan tarafı % 40la ama 4/10 değil 18/43 atan ömeri çıkardığımızda emir-hido-ersan-onan ortalamasının 70 çıkması.. daha da enteresan bir tespit, bu adamların bu yıl yüzdelerinin bu seviyelerde olduğu.. yani teknik kadromuz bu konuya dikkat etmemiş önem vermemiş..

Hakemler:
ya adama sorarlar sen 115/178 serbest atış 42/153 üçlük atarsan ben ne yapayım..

12 adamsız Litvanya'11

uzun bir ara vermek zorunda kaldığım dönemde dünya şampiyonasının ilk iki turunu yedik bitirdik - ha keza 12 dev adam da bizi yedi bitirdi - şimdi kaymağına sıra geldi, sabırsızlıkla bekliyoruz..

ilk tur,

A ve B grubunda büyük bir sürpriz olmadı; devlerin A grubuna heyecan bize de heyezan katmak için Polonyaya mağlup olması, buna karşılık ezeli eziyet ingilizlerin kıyağı ve gasollerden pau'nun olmadığı maçta bir kıvılcım çakarak üst tura çıkmamız gidiş yolundan değil ama sonuçtan puan verdiğimiz sorulardı.. öte yandan espri yeteneğinden yoksun devlerin olduğu bu nedenle sürprizlerin olmadıüı B (cadı) kazanında fransa sırbistan ve almanya üst turu gördü.. fransa - sırbistan maçı ise seyir zevki açısından turnuvanın en iyi maçı olmaya aday, uzatmaya gitmesi ise şanstı.. italyanın nba menşeili oyuncularıyla sahalara geri dönüş sinyali vermesi ise güzeldi..
C ve D grubunda ise yüksek olmayan beklentiler amatör ruhun savaşı ile heyecana büründü.. eksik hırvatlar bir şekilde çıkar derken devşirme mccalebb ve yürüyen dağ antiçle makedonlar grubu domine etti, dalgalanan denizde boğulup gider dediğim finlandiya ise @kaankural abinin alkışları arasında tura aktı.. hazırlık maçlarında kanımızın ısındığı ukrayna ise limitlerini zorlasa da zayıf grupta averaj hesapları ile kaynayıp koltuğu Gürcülere bıraktı..

ikinci turda,

yeterince zor olmayan (!) A ve B grubunun birleşmesi ile ortaya çıkan E grubunda, grubun çok dengeli bir puan dağılımı ile başlaması tek galibiyetle bile çıkılabileceğine işaretti. gasollerin tamamlanması, litvanyanın ev sahibi avantajı düşünüldüğünde karşı gruba bariz bir üstünlük olabileceği teorisi genelde işledi.. sırbistanın dehşet attığı bir günde fransaya yenilirken gösterdiği boyalı alan zafiyeti, almanların takım oyunu ile kaman tutsun dirk atsın arasında gidip gelen stratejisi, fransanın özellikle dış şut zafiyeti A için önemli avantajlardı.. keza bu ikisi karşı gruptan gelenlere 5/6 yapıp 1. ve 3. olarak çıktılar.. kendi adımıza 2. lik hesapları yaptığım bir dönemdi, ne de olsa küllerimizden doğmuştuk, bu gazla yakar geçerdik.. ta ki boyalı alan savunması ile fransayı boğup, boğucu isabetsizliğimiz ile 68-64 kaybedene kadar (o maçta serbest atışlarımız müthişti günahını almayın).. aynı gün litvanyanın sırpları yenmesiyle, artık kaderimiz kendi elimizdeydi, bırakın almanyayı sadece sırbistanı yenmek bile daha o günden çıkışı garantilemişti.. ispanyolların sırpları ezmesi ile yukarıdaki hesabın kesinleşmesi nedeniyle sanırım, almanya maçında önde taşıdığımız bir maçı koparamadık ve ribaundlarda ezdiğimiz maçı % 35 gibi bizim için iyi bir şuta ama daha kötüsü 10/22 FT yüzünden 73-67 kaybettik - artık litvanyanında almanya maçında sürprize izin vermemesi gerekiyordu.. ne de olsa final maçı, severiz böyle heyecanı diye oturduk ekran başına, sırplarda üç maçtır mağlup kesin alıyoruz maçı.. teodosiçe rağmen bırakmadık, hep tutunduk maça hatta ısırdık - istatistiklerde farkı açtırmadık üçlük silahlarının coşmasına izin vermedik, hatta iyi attık ya tüm hatalara rağmen %40 falan.. ama.. ama.. bir olur iki olmaz dediğimiz şey oldu.. 16/29 FT attık.. üst üste iki gün % 50-55 FT atan bir takım olarak elenmek artık hakkımızdı ama yine bitmedi; 5 sn kala - ki bir ömürdür baskette - son top bizdeydi.. biz de kaldı.. öylece uçup gitti..

C ve D grubunda devam eden Balkan şampiyonasında Rus dominasyonu ve Makedonya / Finlandiya şovu devam etti. Ruslar son maçta makedonlara bazılarının yapamadığı son saniye vuruşunu yaparak lider çıkarken makedonlar 2. kör topal yunanlar 3. ihtiyar slovenya ise 4. olarak çıkıyordu..

çeyrek finaller:

ispanya - slovenya.. konuşmaya gerek yok, sloven sniperları son kurşununa kadar üçlükleri vursalar bile ispanyollar ezip gececektir..

litvanya - makedonya.. mc&antic co. evsahibi titrine karşı buraya kadar diyecektir..

fransa - yunanistan.. fransızlar çok iştahlı, boyalı alanda sirtaki yapacaklardır..

rusya - sırbistan.. işte izlenecek maç.. türkiyeden sonraki bence en iyi ve aslında en sıkıcı savunma takımı rusya.. sırpları boğacaklardır, sırpların fransa maçındaki gibi delifişek bir keselj'ye ihtiyaçları var.. devlerin olmamasının tek iyi yanı monya, mozgov, krilenko, kryapalı rus takımını zevkle izleyebileceğiz - yoksa maç dua etmekle serbest atışlar totem yapmakla geçecekti..

eJdeR